Hepimizin hayalleri var umutları var. Herbirimiz hayallerimizi gerçekleştirmeye çalışırken zorlu yollardan geçiyoruz. Kimi zaman insanlar zorlaştırıyor hayallerimize ulaşmamızı kimi zaman da kendimiz. Çağımızın ortak alışkanlığı olan, artık bir çoğumuzun uzantısı haline gelen ve hayatlarımızı kolaylaştırdığını düşündüğümüz iphone, ipad ve imac’lerin aslında ilginç bir yaratılış hikayesi var. 16 Ağustos 2013 ‘te vizyona giren Jobs filmi, 2011 yılında hayatını kaybeden yaratıcı mucit Steve Jobs’ın hayallerine kavuşması için hangi zor aşamalardan geçtiğini çoğu zaman yalnız olarak hayalleri için savaşan birinin sonunda başarıyla sonuçlanan hayatını ele alıyor. 2013 Amerikan yapımı filmin türü biyografi ve dram. Filmin süresi ise 122 dakika. Filmin yönetmenliğini Joshua Michael Stern üstlenmiş. Senaryosunu ise Matt Whiteley kaleme almış. Filmde Steve Jobs’ı canlandıran oyuncu Ashton Kutcher’ın Steve Jobs’un gençliğine olan benzerliği şaşırtıcı derecede fazla. Zaten filmle ilgili internette paylaşılan yorumlara baktığınızda birçok kişi bu konuda hem fikir. Her ne kadar filmin konusunun çok iyi işlenememiş olduğu kanaatinde olsam da başroldeki oyuncu Ashton Kutcher’ın başarısını göz ardı etmemek gerek. Oyuncuların kostümlerinde de eksik bulduğum noktalar var. Filmde 1976 dan 2000’e atlarken kostüme baktığımızda bu değişim hissedilir derecede değil. Fakat filmin diğer oyuncuları Josh Gad , J.K. Simmons , James Woods ve Dermot Mulroney da Ashton Kutcher kadar başarılı olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Filmle ilgili bir diğer eleştirim de şu olabilir; seçtikleri oyuncularla filmin gerçek kişilerinin fotoğraflarını filmin sonunda değil de başında koymuş olsalardı benzerliklerin henüz filmin başında farkında olmak daha şaşırtıcı olabilir ve film daha fazla beğeni toplayabilirdi. Şu ana kadar 2.381 salonda gösterilen Jobs filmi yalnızca 6.7 milyon dolar kazandırarak yapımcılarını hayal kırıklığına uğratmış olabilir. Sonuç olarak ben filme gittim ve gittiğime pişman değilim çünkü iyi veya kötü bir film olduğunu gidip izleyip kendim karar vermeyi tercih ettim. Umarım sizler de sinemada filmi izler ve filmi beğenip beğenmediğinize orada karar verirsiniz. Sanatla kalın!
Biriz Özbakır
İletişim ve Tasarım 2. sınıf öğrencisi.
Fabelmanlar (2023) – Spielberg’in Otobiyografisi mi?
"Filmler hiçbir zaman unutmadığımız rüyalardır." - Mitzi Fabelman Fabelmanlar, Steven Spielberg'in son derece başarıyla kurgulanmış kendi çalışmasına ve sanatçıların çocukluk acılarını nasıl ve neden dağlayıp gençliklerini yeniden yazdıklarına dair çarpıcı bir eleştirel içgörüyü sunuyor. Bu filmde genç Spielberg, 1950'lerin New Jersey'sinde, Cecil B DeMille'in The Greatest Show on Earth filmini izledikten sonra sinemanın çarpıcı büyüsüne…
Sanal İlişkiler ve Romantik Filmler
Ruh eşini bir koridorda yürürken şans eseri gerçekleşen bir çarpışma sonucu bulanlar, kafede gördüğü güzel garsona ilk görüşte âşık olup her gün aynı kafeye gidenler ve daha birçok farklı film senaryosunun ana karakteri… Aşk her zaman tesadüflerin, mucizelerin eseri olarak izletildi bize senelerce. Günlük hayatımızda birçok kişinin tabiriyle “hiç beklemediğimiz bir anda” karşımızda çıkacaktı o…
Perdeden Çıkıp Üzerinize Gelen Mavi Yaratıkların Arkasındaki Bilim
Bu ayki yazımda normalde şu sıralar çok popüler olan yapay zeka robotu ChatGPT’nin nasıl çalıştığından bahsedecektim. Ancak şu aralar adını o kadar çok duyuyorum ki açıkcası biraz sıkıcı olmaya başladı. Sizin de aynı düşüncede olduğunuzu varsayarak size daha eğlenceli bir şey anlatacağım. Zaten tek bir haber yazısında ChatGPT’nin karmaşık makine öğrenmesi algoritmalarını açıklamak zor olacaktı.…
Sözler ve Değerleri: The Notebook
Filmlerde ilişkilerin ve hislerin abartılarak sunulduğu herkes tarafından bilinen bir gerçektir, her filmin kendi içinde kurduğu bir fantezi dünyası vardır ve bana göre en çok aşk filmlerinde bu kurulmuş dünya gerçeğe hem çok yakın hem çok uzaktır. Bazı aşk filmleri gerçeğe o kadar yakındır ki o filmleri izlerken sanki kendi ilişkimizi üçüncü bir kişi olarak…