Eski Genelkurmay başkanımız Orgeneral İlker Başbuğ tutuklanarak cezaevine yollandı. Son günlerde Türkiye gündeminde en sık yer alan şey ”tutukluluk”. Gazeteciler, Askerler, Üniversite hocaları, Milletvekilleri, Cami hocaları, Teknik direktörler, Futbolcular, Kulüp başkanları hapiste, Hizbullahçılar ve tecavüzcüler ise dışarıda. Çok kafa karıştırıcı bir denklem gibi. Aslında o kadar alıştık ki bu olaya, artık işverenler iş görüşmelerinde ”Askerlik sorunu” olup olmadığını değil ”Hapise girip girmediğini” soracak başvuranlara. Çünkü daha önce hapse girmediyseniz, her an girebilirsiniz. Ergenekon, Şike, İnternet andıcı, Mafya derken ülke büyük bir ameliyat geçiriyor. Öyle isimler tutuklanıyor ki ”yok artık” diyesi geliyor insanın. Ancak hapistekilerin gerçekten suçlu olabilme ihtimalini düşündüğünüzde, gerçekten ülkemizin ne denli büyük sıkıntıların içinden geçtiğini görebiliyorsunuz. Suçlularsa cezalarını çekmeli, değillerse özgür kalmalılar. Şike ve darbe senaryolarını çok iyi kurabilen medyada, keşke Kenan Evren’in yargılanması için gereken baskı yaratılsa ve o da yargılansa. Şike de darbe de bu ülkenin gerçeği, hapise ve hatta işkenceye de 12 Eylülden alışkınız, ama Cumhuriyet tarihinde ilk defa eski bir Genelkurmay başkanının hapsedilmesi çok değişik anlaşılmalara yol açabilir. Eğer Eski bir genelkurmay başkanı mahkûm ediliyorsa, ya bir tehlike atlatmışız ve demokrasimiz kurtulmuştur, ya da başımız öyle büyük bir belada ki ordu bile ses çıkaramıyor. Zaman her şeyin ilacıdır,24 saat bile uzun bir süredir. Bekleyip göreceğiz,Özgürlük önce Demokrasi ve Cumhuriyetin,daha sonra da İnsanların olsun.. Hileden, şiddetten, şikeden uzak bir sene olsun.
Antinatalizm Üzerine
“Vaktiyle, bir ölü gördüm mü şöyle düşünüyordum: 'Doğmak ne işine yaradı onun?' Artık bunu her canlı için düşünüyorum (Cioran, 2017).” Antinatalizm ya da doğum karşıtlığı, üremenin ahlaki olarak yanlış olduğu görüşüdür. Bu düşüncenin kökleri Budizm ve eski Yunan düşüncesine dayanmaktadır (Woolfe, 2020). Fikrin en bilinen savunucularından David Benatar’a göre, doğum, doğası gereği acımasız ve sorumsuzdur-…
Émilie du Châtelet: Felsefe ve Bilim Tarihinin Kayıp Basamağı
Tam adıyla Gabrielle Émilie Le Tonnelier de Breteuil, Marquise du Châtelet, ya da daha bilinir hâliyle Émilie du Châtelet, 18. yüzyılda yaşamış önemli bir filozof, fizikçi ve matematikçidir. Leibniz metafiziği ve Newton fiziğini birleştiren felsefesi, günümüzde de hâlen önemini korumaktadır. Özellikle ahlak felsefesi, doğa felsefesi ve metafizik ile ilgilenmiştir. Du Châtelet’in yaptığı, Newton’un Principia’sının Latince'den…
ANADOLU’NUN TAM ORTASINDA GÖZDEN KAÇAN BİR SELÇUKLU ŞAHESERİ: KUBADABAD SARAYI
Anadolu’nun tam ortasında, Konya Beyşehir'de, çoğu insanın ismini dahi duymadığı bir yapı yer alıyor: Kubadabad Saray Külliyesi. Selçuklu tarihçisi İbn-i Bibi’nin “Cennet ya burasıdır, ya da buranın altındadır” diyerek övgüler yağdırdığı bu saray ve çevresindeki yapılar, ne yazık ki günümüze sağlam olarak ulaşamamıştır. Külliye’nin elimize ulaşan en sağlam ünitesi aşağıda daha ayrıntılı değineceğimiz Küçük Saray denilen…
Sosyal Bilimin Tarihi – I
Sosyal bilimler bir ekosistem olarak birçok farklı alanı kapsıyor. Bu nedenle sosyal bilimlerin tarihini ele almak uğraştırıcı olabilir. Ancak benim bu yazı serisindeki amacım sosyal bilimlerin değil sosyal bilimin tarihini ele almak olacak. Bu yazı serisinde sosyal bilimin tekilliğini sosyal bilimlerin geçmişinden yola çıkarak anlatmaya çalışacağım. Tabii ki, her sosyal bilimler konusu açıldığında genelde sorulan…