Risk almak; çoğumuzun kaçınarak yaptığı bir eylem. Yazıma başlamadan önce belirtmek isterim ki, ben de kolaylıkla risk alabilen bir insan değilim. Çok hızlı düşünen ve eyleme geçen bir insan olsam bile önemli bir durum karşısında hareket etmeden önce çokça düşünürüm. Fakat bu hızlı düşüncelerim bile her zaman bir garanticilik payı barındırır, bunun bana kazandırdığı şey de yaptıklarımdan pişman olmamak olur. Bunları belirtme sebebim de, dürüst bir yazar olabilmek adına. Bu yazıyı yazan birinden bekleneceği üzere kolayca risk almadığımı ve almakta zorlandığımı göstermek.

Risk, istemeyeceğimiz durumların oluşturabileceği olumsuz etkilere karşı belirlenmiş değerdir. Risk almak da bu eylemi yapmadan önce tercih edebileceğimiz bir seçenektir. Bir eylemi yaptıktan sonrasında karşımıza çıkabilecek durumlar bize olumlu ya da olumsuz bir sonuç doğuracaktır. Risk alarak yaşayabileceğimiz olumsuz durumları kabul etmiş oluruz- bu yazıyı bir pesimistin gözünden okuduğunuzu unutmayın- bazen bu durumlar bize olumlu koşullar da sağlayabilir, ya da hiç beklemediğimiz şeylerin gerçekleşmesi bizi çok mutlu edebilir. Doğru kararlar vermeye çalışılırken risk analizine başvurulur. Konu, detaylıca incelenir, ve olumsuz durumların en az yaşanabileceği olasılıklar göz önüne alınarak bir seçim yapılır. Fakat bu her zaman bu şekilde gerçekleşmeyebilir. Hayatta büyük risklerin dışında kolayca risk alabildiğimiz durumlar da var. Basit bir örnek vermek gerekirse, bilimkurgudan hiç hoşlanmadığımı biliyorum, çocukluğumda bile bilimkurgu romanlarını okuduğumu hiç hatırlamıyorum. Fakat aslında kendimi bu kadar uzak tutmayıp, küçük de olsa bir risk alıp, bu türe bir şans versem, belki de çok seveceğimi fark edeceğim. Fakat risk alınması gereken her konu, ne yazık ki bu kadar basit olmayabiliyor. Bu durumda benim gibi garantici insanlar için devreye hesaplanmış riskler giriyor. Bir eylemi yapmadan önce olumlu ve olumsuz yanlarını iyice düşünmek -hatta artı eksi listesi yapmak- benim gibi insanlar için mantıklı ve faydalı bir çözüm. Bunu iş dünyasına uyarladığımızda da uzun zamandır kurmak istediği yeni bir girişimi elindeki kısıtlı maddi imkanıyla kurmak isteyen bir kimsenin yapacağı potansiyel davranış, hesaplanmış risklerle hareket etmek olacaktır muhtemelen.

Davranışsal iktisat biliminin de alanına giren ve risk alma konusunda ekonomik davranışı konu alan, von Neuman ve Morgenstein’ın kaleme almış olduğu ‘Theory of Games and Economic Behavior’ adlı kitapta da, bireyin insani özelliklerini de katarak nasıl kararlar aldığı ve risk alma konusunda nasıl bir tutum izlediği anlatılır. Geleneksel finans teorisinin dayandığı temel varsayım olan ‘beklenen fayda’ teorisi, bir bireyin beklenen fayda ve zarar değerlerini karşılaştırarak riskli olasılıklar arasında, seçeneklerden birinde karar kılarken her bir seçeneğin kendine göre faydasını maksimum düzeyde görerek seçim yapmasını belirtir. Fakat iktisat bilimci Maurice Allais tarafından ortaya konan ‘Allais paradoksu’, beklenen fayda kuramının gerçek insan davranışları ortaya çıktığında nasıl tezat halinde olabileceğini ortaya koyar. Allias, insanların karar alırken tercihlerinin duruma göre değiştiğini ve belirsiz sonuçlara insanın eylemleriyle yön verebileceğini söyler. Allais, insanın mantıksızlığını da hesaba katar. Vroom’un beklenti kuramına göre ise insan, çaba sarf ettiği sürece, bir şeyler konusunda olumlu sonuçlar beklemekte haklıdır. Birey tercihlerini kendisi belirler ve yaptığı eylem sonucunda doğabilecek sonuçlar, karar verme aşamasında davranışlarını belirleyecek motivasyonun ne olduğunu kendisinin seçmesiyle ortaya çıkar. Doğru kararı vermekten bahsettiğimizde, bu üç kuramı kullanarak doğru karara varmak çok daha kolay gözükmekte. Her ne kadar bu durum, risk almanın doğasında olan spontanelik ve düşünmezlik düşüncesinin önüne geçse de, bu üç kuramı kullanarak hesaplanmış bir risk ile çok daha sağlam ve garanti sonuçlara ulaşmak mümkün.

Davranışsal iktisat biliminin psikoloji biliminden de yardım alarak genişlettiği risk alma ve karar verme davranışları, her birimizin hayatında kendini çok farklı şekilde göstermekte. Kendi adıma konuşmam gerekirse, ben de risk almaktan pek hoşlanmayan ve daha garanti şeyleri tercih eden bir insan olarak, bundan bu kadar kaçınmamam gerektiği kanaatindeyim. Çünkü risk almak gözüktüğü kadar korkutucu bir şey olmayıp, insan gelişimine fazlaca katkısı olan bir kavram. Sonuç olarak umuyorum ki bu yazı hem beni, hem de okuyanları daha fazla risk almaya itecek faydalı bir yazı olmuştur.