2019 yılına kadar Türk halkı olarak belki coğrafyalarımızın uzak oluşundan, belki de kültürel yakınlık hissetmediğimizden sınırlı ilişkiler kurduğumuz Venezuela; son zamanlarda artan siyasi gerilimlerle birden odak noktamız haline geldi. Bunun en büyük sebebi tahmin edebileceğiniz gibi Venezuela devlet başkanı Nicolas Maduro ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın iki ülke arasındaki diplomatik ilişkileri sıklaştırmış olması. Gerek ekonomik gerekçeler gerekse insan hakları ve demokrasi ihlalleri ile sıklıkla eleştirilen Venezuela hükümetine, Türkiye’nin de destek verdiği açıklandı. Peki, Venezuela’daki olayların arka planı nedir? Bu soruya cevap verebilmek için öncelikle Maduro’nun siyasi kariyerinin, Venezuela’nın yakın siyasi tarihinin ve elbette Venezuela’daki muhaliflerin rollerinin incelenmesi gerektiğini düşünüyorum. Siz de hak verirsiniz ki bugünkü tabloyu şu anki devlet başkanı Maduro üzerinden okumak, ülkenin ekonomik ve siyasi çalkantılarını anlamakta yeterli olmayacaktır.
TARİHİ ARKA PLAN
Venezula diye söyleyegeldiğimiz ülkenin tam adı Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti. Bolivar, ülkenin İspanya’dan tam bağımsızlığını kazanmasında öncülük etmiş General Simon Bolivar’dan geliyor. Aslında Bolivarcılık adı verilen siyasi hareket, Güney Amerika’nın büyük bir kısmında emperyalizm karşıtı ve özgürlük yanlısı bir öğreti olarak yankı bulmuş, hatta “Bolivarcı Devrim” diye de adlandırıldı. Nitekim Venezuela da “Bolivarcı” sıfatını Chavez’in devlet başkanlığı sırasında edindi. Bağımsızlığını kazanmasının ardından uzun süre diktatörlüklerle yönetilen Venezuela, 1958’de demokrasiye geçiş yaptı. Uzun bir süre de Amerika tarafından “model ülke” olarak adlandırılan Venezuela’da petrolün ülke ekonomisi için verimli kullanılamaması, ardından IMF ile anlaşmaya varılması ve ülkenin neoliberal ekonomi politikalarını uygulamaya koymasının ardından halk içindeki tansiyon giderek arttı. Alım gücü düşen halk, 1989 yılında sokaklara döküldü. Bu protestolar daha sonra Caracazo Ayaklanması diye anılacaktı. Krizi fırsata çevirmek isteyen sosyalist subaylardan biri olan Hugo Chavez ise başarısız bir darbe girişiminde bulunup, iki yıl hapis cezasına çarptırıldı. Ancak 1998’deki Başkanlık seçimlerine adaylığını koyan Chavez, seçimleri kazanarak devlet başkanı oldu. Yeni bir anayasa için Kurucu Meclis’in toplanması gerektiğine yönelik bir referanduma gidildi. Nihayet Kurucu Meclis toplandı ve Venezuela’nın 1999 Anayasası oluşturuldu. Anayasadaki değişikliklere göre devlet başkanının yetkileri arttırıldı ve görev süresi 6 yıla çıkarıldı.
Devlet Başkanı Hugo Chavez ve eşi Marisabel Rodriguez de Chavez
CHAVEZ’İN EKONOMİ MODELİ
Petrolü ülkenin “lokomotifi” olarak gören Chavez, başkanlığa gelmesinin ardından ülkedeki petrol ve doğal gaz rezervlerinin işlenmesini yabancı sermayeden alıp kamulaştırdı. Bununla da yetinmeyip, bankacılıktan medyaya uzanan farklı sektörleri de kamulaştırdı. Petrolün getirdiği refahla alt ve orta sınıfa ücretsiz sağlık ve eğitim hizmetlerinin yanında, gıda yardımı da yapıldı.
ABD, RUSYA VE ÇİN İLE İLİŞKİLER
Ekonomi modeliyle aynı doğrultuda olarak Chavez, ülkenin kurtuluşunu petrol gelirlerinde gördü. Venezuela’nın dünyanın en büyük petrol rezervine sahip olduğunun bilincinde olan Chavez, bunu bir siyasi yaptırım aracı olarak kullandı. Petrol sayesinde ülkenin ihtiyaç duyduğu ürünlerin ithal edilmesini salık veren Chavez, ABD’ye ham petrol satılmasına karşın Rusya ve Çin ile yakın ilişkiler kurdu. Ülkedeki ABD etkisini kırmak için OPEC ile işbirliği yaparak petrol fiyatlarını yükseltmeyi amaçladı. Ayrıca Rusya ve Çin’e de petrol satmaya başlayan Venezuela, karşılığında silah ve kredi aldı.
KAYNAK LANETİ: PETROL FİYATLARININ DÜŞÜŞÜ VE EKONOMİK KRİZ
Daha önce de bahsedildiği gibi, Chavez’in iktidara gelmesiyle Venezuela’da petrol gelirini merkeze alan bir ekonomi politikası geliştirilmişti. Ancak ekonomik gelirini tek bir kaynağa yoğunlaştıran Venezuela, bunun ne kadar kırılgan bir politika olabileceğini hesaba katmadı. Nitekim 2013’te Hugo Chavez’in ölümünün ardından 2014 yılında petrol fiyatları ani bir düşüş yaşadı. Öncesinde petrol gelirleri ile halkının istediği ürünleri ithal edebilen Venezuela, fiyatlardaki düşüş ile halkın isteklerine cevap veremez oldu. 2015’te ise enflasyonun %6 oranında artmasıyla Venezuela fiilen ekonomik kriz dönemine girdi.
MADURO DÖNEMİ
2013’te Chavez’in ölümünün ardından genel seçimleri kazanarak başkanlık koltuğuna oturan Maduro, kelimenin tam anlamıyla bir enkazı devraldı. Tüm bu ekonomik sıkıntılara rağmen Maduro’nun “ekonomik bir savaşın” içinde olduğunu belirterek topu dış güçlere atması ve pratik çözümler üretmeye çalışmaması halk tarafından tepki çekti. Buna ek olarak ülkedeki ekonomik krizin sonucu olarak toplum içinde şiddet olaylarında ve hastalıklarda artış görüldü. Tüm bu kaos ortamından yaka silken halk, ilk olarak 2014’te sokaklara döküldü.
KİLİT NOKTA: MADURO YÖNETİMİNİN MEŞRUİYETİ; DEMOKRASİ VE İNSAN HAKLARI İHLALLERİ İDDİALARI
2014’te patlak veren protestolar aslında Maduro’ya yönelik insan hakları ve demokrasi ihlalleri suçlamalarının da başladığı bir dönüm noktasıydı. Hükümet güçleri ve protestocular arasındaki çatışmalarda 43 kişi hayatını kaybetti; 4000’e yakın insansa tutuklandı.
2017’deki seçimlerde meclisteki üstünlüğü kaybeden Maduro, anayasa değişikliği için bir Kurucu Meclis oluşturulması kararını aldı. Ancak bu karar muhalif kanat tarafından protesto edildi. Nitekim 2018 Başkanlık Seçimleri’ni muhalefetin boykot etmesi nedeniyle katılım oranı %46’da kaldı. Maduro’nun meşruiyetini sorgulayan argümanların da dayanak noktası aslında tam olarak da 2018 seçimleri. Bu noktada olayın gidişatına biraz ara verip, uzunca bir parantez açmak istiyorum. Siyaset bilimine merakı olan veya dersini almış olan herhangi bir insanın kolaylıkla söyleyebileceği gibi, bir hükümete veya devlet yöneticisine meşruiyet verme aracı seçimlerdir. Muhalefetten gelen huzursuzluklara kulak tıkayıp gösterileri bastırmaya çalışan Maduro’nun %46’lık bir katılım oranıyla kazandığı Başkanlık sıfatının meşruiyeti ne kadar güçlüdür? Bu sorgulamayı size bırakıyorum.
GUAIDO’NUN GEÇİCİ DEVLET BAŞKANLIĞI
Ulusal Meclis Başkanı Guaido, Venezuela anayasasının 233. maddesine dayanarak geçici Başkanlığını ilan etti. Maddeye göre; “Devlet Başkanı görev süresi içerisinde başkanlık koltuğunda olmadığı durumlarda yeni bir seçim düzenlenene dek geçici Başkan ülke yönetimini devralır.” Maduro’nun hali hazırda zaten Başkanlık görevini yerine getirdiği düşünülürse, Guaido’nun dayanağının pek sağlam olmadığı düşünülebilir. Ancak Guaido’nun buna yönelik argümanı ise daha önce bahsedildiği gibi, 2018 Başkanlık Seçimleri’nin demokratik olmadığı, dolayısıyla Maduro’nun başkanlığının da meşru olmadığı yönünde. Maduro’nun argümanı ise “…Venezuela muhalefetince kontrol edilen ve demokratik olarak seçilen Ulusal Meclis’in, 2017 yılında yayınlanan Yüksek Adalet Divanı (TSJ) kararlarına karşı itaatsizlik içinde olması”. Nitekim Meksika, Bolivya ve Küba dışındaki tüm Güney Afrika ülkelerinin yanında, ABD, Kanada, Avusturya, Hollanda, İsveç, Letonya, Danimarka ve Çekya Guaido’nun geçici başkanlığını tanıdı. Türkiye, Rusya ve Çin ise Maduro’ya destek veren ülkeler arasında.
Özetlenecek olursa, Venezuela’daki siyasi çalkantının sebebi aslında ekonomik nedenlere dayanıyor. Tüm ekonomisini petrol gelirleri çevresinden şekillendirmiş olup petrolü bir siyasi yaptırım aracı olarak kullanagelmiş olan Venezuela, petrol fiyatlarının artmasının ardından büyük bir ekonomik resesyonun içine girdi. Hayat standartlarından hoşnutsuz olan halk ise, en son çareyi sokaklara dökülerek bulmaya çalıştı, çalışıyor. Ancak sokaktaki protestolara kulak verip yapıcı çözümler bulmaya çalışmak yerine iktidarını sağlamlaştırmaya çalışan Maduro, Güney Amerika ülkelerindeki belki haklı belki de haksız gerekçelere dayanan ABD paranoyasına oynayarak ekonomik bir savaş verdiğini iddia ediyor. Siyasiler arasındaki güç dengeleri bir yana, halk temel gıda maddelerini bulmakta zorlanıyor. 1960’larda büyük ölçüde azalmış olan sıtma gibi hastalıklarsa yine baş göstermiş durumda. Bundan sonraki aşamaların neler olabileceği tahmin edilemez durumda. Ancak Venezuela’daki içler acısı insanlık durumunun düzelmesi umuduyla, gelişmeleri yazılarımızda işlemeye devam edeceğiz.
Kaynaklar: